Kamuoyunda “Büyükada Davası” olarak bilinen, aralarında Taner Kılıç’ın da bulunduğu 11 insan hakları savunucusunun yargılandığı davanın bugünkü[03/07/2020] celsesinde karar verilmiştir. İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi oy çokluğuyla Taner Kılıç’ı ‘FETÖ’ye üye olmak’ suçundan; Özlem Dalkıran, İdil Eser ve Günal Kurşun’u ise ‘FETÖ’ye yardım etmek’ suçundan mahkûm etmiştir. Diğer sanıklar beraat etmiştir.
Taner Kılıç, Derneğimizin bir üyesi ve gönüldaşı olmasının yanı sıra; hayatını hak mücadelesine vakfetmiş bir insan hakları savunucusudur. Taner Kılıç’ı tanıyan herkes onun hakkında verilen kararın hukuki olmadığını ve onun isminin terörü ve şiddeti bir yöntem olarak seçen hiçbir yapılanmayla yan yana gelmeyeceğini iyi bilmektedir. Taner Kılıç, hak mücadelesine 90’lı yılların başında İzmir ilinde başlamıştır. Taner Kılıç ilk olarak; Zehra Vakfı İzmir Şubesinin 07.05.1991 tarihinde kuruluşundan 2001 yılına kadar şube yönetim kurulunda görev yapmıştır. Mart 1996 – Nisan 2002 dönemleri arasında, dönemler itibari ile 6 yıl . İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUM DER)’in İzmir Şube Yönetim Kurulunda değişik konumlarda çalışmıştır. Sonraki süreçte İzmir ilinde mültecilerin haklarını korumak ve geliştirmek için kurulan Mülteci-Der başkanlığında ve son olarak Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerinde bulunmuştur. Üzülerek ifade etmek isteriz ki ülkemizde insan hakları savunuculuğu yapmak bu uğurda bedel ödemeyi gerektirmektedir. Taner Kılıç da 90’lı yılların başından günümüze kadar bu uğurda bedel ödemiştir.
Taner Kılıç hayatının her döneminde darbelere ve militarist yöntemlere karşı çıkmıştır.
Taner Kılıç, 1992 yalında İzmir Barosunda stajyer avukat iken Cezayir’de yapılan askeri darbeye karşı yapılan gösterilere katılmaktan dolayı İzmir ilinde gözaltına alınıp yargılanmıştır.
Yine ülkemiz siyasi tarihinde 28 Şubat postmodern askeri darbe sürecinde; hem Zehra Vakfındaki çalışmalarından dolayı hem de Mazlum-Der kapsamındaki çalışmalarından dolayı askeri vesayet altında bulunan adalet sisteminin hedefi olmuştur. Taner Kılıç hakkında 28 Şubat Sürecinde soruşturmalara açılmıştır.
Hayatının her evresinde halk iradesini yok sayan askeri darbelere karşı olan birinin ülkemizde askeri darbe girişiminde bulunan bir terör örgütüne üye olmakla mahkûm edilmesinin hiçbir hukuki temeli bulunmamaktadır.
Tekraren belirtmek isteriz ki Taner Kılıç, halen hak mücadelesine Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı olarak devam etmektedir. İnsan hakları savunucularının baskı altına alındığı bir dönemde verilen bu karar adalet sistemimiz üzerinde kara bir leke olarak kalacaktır.
Mahkeme kararı hukukun birçok temel ilkesini ihlal etmektedir. Ne yazık ki daha soruşturmanın ilk gününden itibaren Taner Kılıç bir kısım basın yayın organının da bilinçli çarpıtmaları ile suçlu ilan edilmiş, kendisi hakkında kamuoyu nezdinde yoğun bir itibarsızlaştırma kampanyası yürütülmüş ve yoğun bir kara propagandaya maruz kalmıştır. Herkes aksi ispatlanıncaya kadar masumdur. Ne yazık ki masumiyet karinesi Taner Kılıç aleyhine ters çevrilmiştir. Taner Kılıç soruşturmanın başımdan suçlu ilan edilmiş kendisinden masum olduğunu ispatlaması istenmiştir. Taner Kılıç hukukçu kişiliğine ve hak savunuculuğu duruşuna yakıştığı şekilde yargılama sırasında kendisine isnat edilen suçlamaların asılsız olduğunu ortaya koymuştur. Öncelikle Taner Kılıç’ın terör örgütü üyesi olduğuna dair suçlamaya en önemli delil olarak gösterilen Bylock iddiasının gerçek olmadığı ve Taner Kılıç’ın hiçbir zaman Bylock isimli uygulamayı kullanmadığı 4 adet özel rapor 2 adet Emniyet birimlerinden olmak üzere toplam 6 adet raporla ortaya konmuştur.
İddianamede isnat edilen diğer suçlamalar da benzer şekilde teker teker çürütülmüş ve bunların bir iftiradan ibaret olduğu ispatlanmıştır. Bütün lehe delillere rağmen verilen bu karar kamuoyunun vicdanını ağır bir şekilde yaralamıştır.
Tekraren belirtmek isteriz ki; Taner Kılıç hayatının hiç bir döneminde herhangi bir terör örgütü ile yan yana durmamıştır. Aksine Taner Kılıç meslek hayatı ve insan hakları savunuculuğu yaptığı uzun yıllar boyunca temel hak ve özgürlüklerin korunması ve mülteci hakları başta olmak üzere hep yapıcı çalışmalarda bulunmuştur. Bu açıdan Taner Kılıç’ın hak savunuculuğunu, dehşet ve ölümle beslenen terörle ilişkilendirmek ancak adalet düşüncesinden yoksunlukla ve kavramların alt üst edilmesi ile açıklanabilir.
Aksiyoner Hukukçular Derneği olarak, değerli hukukçu, insan hakları savunucusu ve gönüldaşımız Avukat Taner KILIÇ’ın FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla cezalandırılmasını hukukun en temel ilkelerinin çiğnenmesi olarak görüyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Taner Kılıç tüm suçlamalardan beraat edinceye kadar adalet sistemimiz için bir turnusol kâğıdına dönüşen davanın takipçisi olmaya devam edeceğiz.
AKSİYONER HUKUKÇULAR DERNEĞİ
